EMEKÇİLERİN BİRLİK, MÜCADELE, DAYANIŞMA GÜNÜ
"Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım."
Albert PERSONS (1 Mayıs 1886 işçi eylemleri sonrası idam edilen işçi. Af dilemesi istendiğinde bu cümleleri sarfeder)
1880'li yıllara gelindiğinde emeği ile geçinen emekçilerin yaşamları tam anlamıyla köleliğe dönerken, Genç kapitalizmin şirketleri hızla büyüyor, tekelleşiyor ve aynı oranda da kar istekleri artarak işçileri daha çok sömürmenin yollarını arıyorlardı. Öyle ki; 14-15 saat kadar çalışan kadın-erkek işçilerin çocuklarını da benzer koşullarda çalıştırmak sıradanlaşmıştı. Hükümetler ise, iş yeri güvenliğini, sağlık koşullarını, örgütlenmeyi ve grev gibi en temel hakları bile kalkınmanın devam etmesi için göz ardı ediyordu. İşçilerin örgütsüz bir durumda olmasının yanı sıra hükümetlerin de aldığı bu tutum patronları daha da cesaretlendirmekteydi.
Ancak dünyanın her yerinde ve her zaman olduğu gibi toplumlar üzerindeki baskılar aynı zamanda toplumsal hareketleri ve itirazları da beraberinde getirmiştir. 19. yüzyılın sonlarına doğru da işçi sınıfında bunun örneği görülmeye başlandı. İşçiler hayatlarını cehenneme çeviren sömürü koşullarından kurtulmak ve daha insani yaşam koşulları için konuşmaya, tartışmaya ve öbekleşmeye başladılar. Sınıf bilinci ortaya çıkmaya başlamış, kendi sınıf çıkarlarının ortak olduğu daha çok görülmeye başlanmış ve sınıf çıkarları için ortak hareket etme eğilimi artmaya başlamıştı.

*''8 Saat Çalışma 8 Saat Uyku 8 Saat Canımız ne İsterse''
1886 yılında yarım milyon işçiyi temsilen kurulan Örgütlü Meslek ve Emek Birlikleri Federasyonu "8 saatlik iş günü" talebi ile mücadeleyi yaygınlaştırmaya başlamış, ABD'de 8 saatlik iş günü için 1 Mayıs 1886 da 500 bin işçi greve çıktı. Burada farklı ırklardan işçilerin kaynaşması aralarında ki önyargı ve düşmanlıkların ortadan kalkması ibretlik bir durumdur. O güne kadar parklara girişi bile yasak olan siyahi işçiler beyaz Amerikalı işçiler ile birlikte parklara girdi. Her eyalet ve kentte, siyah ve beyaz işçilerin birlikte yaptığı gösteriler, gazeteler tarafından, 'Böylece önyargı duvarı yıkılmış oldu' şeklinde yorumlanmıştı. 4 Mayıs 1886 yılında süren işçi eylemlerinde tarihe Haymarket olayı olarak geçen provokasyon yaşandı. Kimliği belirsiz kişilerce polislerin üzerine bomba atılmış ve polisler de işçilere ateş açmıştır. Bu olayların ardından tutuklanan 8 işçi önderinden 4'ü daha sonra idam edilmiştir.
*Haymarket olayları 4 Mayıs 1886
Dört işçi önderi; Albert PERSONS, Adolph FISCHER, George ENGEL ve August SPIES, 8 saatlik iş günü mücadelesinde önderlik yaptıkları için yargılanmış ve idamlarına karar verilirken, Albert PERSONS isimli işçi, özür dileme şartıyla affedileceğinin söylenmesi üzerine, mahkeme heyetinin karşısında tarihe geçecek sözlerini söylemiştir:
"Bütün dünya biliyor suçsuz olduğumu. Eğer asılırsam cani olduğumdan değil, emekçi olduğumdan asılacağım."
İdam edilen işçilerin cenaze törenlerine yüzbinlerce işçi katılırken dünya genelinde de protestolar gerçekleşti. Sonraki yıllarda da artan işçi hareketleri sonrası 1889 da toplanan 2. Enternasyonal Chicago’da 1 Mayıs 1886 da başlayan işçi eylemleri anısına 1 Mayıs gününü “Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü” olarak ilan etti ve tüm dünyada emekçileri 1 Mayıs 1890 yılında alanlara çağırdı.
1 Mayıs 1890 yılında kutlanan ilk 1 Mayıs görkemliydi, işçilerin 8 saatlik iş talebi ile başlayan eylemleri kölelik koşullarına karşı da bir mücadeleye dönüştü. Eylemlerde işçilerin talebi yalın ve anlamlıydı : "Sekiz Saat çalışma için. Sekiz saat dinlenme için. Sekiz saat ne istersek onun için." İşçilerin birlik ve kararlılıkları hükümetleri bir takım düzenlemeleri yasaları uygulamaya almak zorunda kaldı. Çocuk işçilikle ilgili yeni düzenlemeler ve eğitim hakkı kazanılmış çalışma saatleri başlarda 10 saate daha sonra 20. yüzyıl başında Sovyetler birliğinin yasa haline getirmesiyle 8 saate düşürülmüştür.
İşçi sınıfının insanca yaşam talebi için mücadelesinden doğan 1 Mayıs kölelik koşullarını değiştirmiş ve sonraki nesillere de birlik ve mücadelenin önemini kavratmıştır. Bugünkü modern iş hukuku geçmiş yıllardaki işçilerin mücadelelerinin sonucu oluşmuştur. Günümüzün emekçileri de haklı mücadelelerinden vazgeçmemiş geçmişten dersler çıkardığı oranda kazanımlar elde etmektedir.
TÜRKİYE'DE 1 MAYIS
Dünyadaki işçi hareketlerinin izlerine Türkiye’de ise ilk defa 1905’te rastlanır.
Osmanlı döneminde ilk 1 Mayıs kutlaması 1905 yılında İzmir'de gerçekleşmiş daha sonra ikinci meşrutiyetin ilanının ardından 1909 yılında Selanik ve Üsküp'te kutlanmıştır İstanbul'da ise ilk 1 Mayıs eylemi, 1912 yılında gerçekleştirilmiştir. Ülkenin emperyalist güçlerce işgal edilmesi ile sekteye uğrayan 1 mayıs eylemleri 1921 yılında İstanbul işgal altında iken yinelenmiş ve bir çok yerde greve gidilmiştir. 1925 yılına kadar 1 Mayıs kutlama ve eylemleri, 1925 yılında çıkarılan Takrir-i Sükun kanunu ile yasaklanır. 1935 yılına gelindiğinde ise ‘’Bahar Bayramı'' olarak resmi tatil ilan edilir 1 Mayıs edilir. Yıldan yıla kitleselleşen 1 Mayıs eylemleri 1970'li yıllarda doruğa çıkar. 1976 ve 1977 Yıllarında yarım milyonu aşkın emekçi alanlara çıkmıştır. Ancak işçi sınıfının kitlesel mücadelelerinin yaşandığı dönemlerde sıkça karşılaşılan provokasyonlar İstanbul Taksim 1977 yılında sahnelenmiştir. işçi sınıfına önderlik eden DİSK'in mücadeleleri ile o günde alanı dolduran kalabalığa, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler' in konuşmasının bitiminde yaylım ateş açılır. 36 emekçinin hayatını kaybettiği bu yıl tarihimize kanlı 1 Mayıs olarak geçer.
*1 Mayıs 1977
Bu provokasyon bir sonraki yıl işçilerin alana akın etmesini engelleyemez ve 1978 yılında yüzbinlerce işçi yine Taksim meydanını doldurur.
..VE YENİDEN YASAKLAR
1979 yılının 1 Mayısında sokağa çıkma yasağı getirilir ancak buna rağmen DİSK İzmir'de alana çıkmayı başarabilmiştir. Bir çok tutuklama gözaltı yaşanır. Sonraki yıl gelen darbe ise işçi ve emekçilere karşı büyük engeller yasaklar getirmiş işçi ve emekçi önderlerini tutuklamış işkencelere maruz bırakmıştır.
Yıllardır olduğu gibi tüm yasaklamalara engellemelere karşı 1 Mayıs işçi sınıfının mücadele birlik günü olmaya devam eder. 1980 darbesinden sonra işçi sınıfının emekçilerin hak arayışları yürüyüşleri bitmez, 1984 yılında ilk işçi grevlerinin ardından 1987 Yılında İstanbul Emek Sinemasında ilk 1 Mayıs anması ve kutlaması gerçekleşir. 1980 Darbesinin getirdiği baskılara karşı işçilerin biriken öfkesi tekrar ortaya çıkmaya başlamıştır. 1989 yılında işçiler 1 Mayıs Günü Taksime yürür, polisin müdahalesi ile işçiler dağıtılır Mehmet Akif DALCI isimli genç işçi alnından vurularak katledilir. 90'lı yıllar boyunca kitlesel 1 Mayıslar yaşansa da Taksim yasaklı kaldı. 2007 yılına gelindiğinde 1977 yılındaki katliamın 30. yılı olması vesilesi ile de DİSK'in öncülüğü ve ısrarı ile Taksim tekrar işçilerle doldu taştı.
2008 Yılında yasaklanan Taksim 2009 yılında 1 Mayıs'ın resmi tatil ilan edilmesi ile yine Taksimde DİSK öncülüğünde işçilerle idi. 2013 yılına kadar kitlesel 1 Mayıslar Taksimdeyken 2013 yılından sonra alan işçilere yasaklandı. Ancak Türkiye'nin geneline yayılan 1 Mayıs kutlamaları devam ediyor.
1 Mayıs 2025 tarihine gelirken emekçilerin üzerindeki baskı ve sömürü dayanılmaz bir noktaya ulaştı. Adaletsiz vergi uygulamaları Hükümetin işçiler yerine Holdingleri önceleyen düzenlemeleri gelir dağılımındaki uçurumu biraz daha büyüttü. Biz emekçilerin ise öfkesi ile birlikte örgütlenme arayışları ve girişimleri büyüyor. İşçi sınıfının insanca yaşama ve İnsanca çalışma koşulları talebi asla vazgeçilmeyen yasak dinlemeyen bir gerçekliktir. O talepleri alana kadar, geçmişten miras kalan deneyimlerle 1 mayıslarda alanlarda olmaya devam edeceğiz. Bu yılda Konfederasyonumuz DİSK ile yüzbinlerce emekçi yine alanlarda olacak. İstanbul'da ise Kadıköy'de 1 Mayıs kutlamamızı gerçekleştireceğiz.